Elimizden Düşmeyen Telefonlar Bizi Nereye Götürüyor?

 


Eskiden sokaklarda oyun oynayan çocukların sesi yankılanırdı mahallelerde. Akşam ezanı okunmadan eve girilmezdi. Şimdi bakıyorum da, çocuklar değil sokaklar yalnız kalmış. Hepimizin elinde bir telefon, bir tablet… Ekranlara bakmaktan birbirimizi göremez olduk.

Kabul edelim, teknoloji güzel. Hayatı kolaylaştırıyor, bilgiyi bir tık uzağa getiriyor. Ama ne zaman ki elimizden düşmez oldu, işte o zaman sıkıntı başladı. Sabah uyanır uyanmaz ilk iş telefona bakmak, akşam yatarken gözümüzü ekrandan ayıramamak… Bu bir alışkanlık değil, bu artık bir bağımlılık.

En kötüsü de çocuklarımızın bu bataklığa düşmesi. Ellerine telefon tutuşturup “oyalasın yeter” diyoruz. Bir bakmışız çocuk arkadaş yerine ekrana bağlanmış. Gözleri donuk, dili suskun, kalbi uzak…

Eskiden büyükler derdi ki “çok televizyon izleme, gözlerin bozulur.” Şimdi ise gözler değil, gönüller bozuluyor. Aile sofralarında bile herkes telefonunda. Sohbet yok, muhabbet yok. Herkes bir başka dünyada yaşıyor. Yan yanayız ama aslında çok uzağız birbirimize.

Peki çözüm ne? Önce biz büyükler bu işin farkına varacağız. Çocuklara “telefonu bırak” derken kendimiz elimizi çekemiyorsak, bu iş yarım kalır. Belki birlikte kitap okumalıyız, belki haftada bir teknoloji detoksu yapmalıyız. Telefonu bir kenara bırakıp gerçek hayatta gezmeliyiz. Parkta yürümek, dostlarla çay içmek, yüz yüze konuşmak… İşte bunlar bizi biz yapar.

Unutmayalım, teknoloji bizim hizmetkarımız olsun. Biz onun kölesi olmayalım.

Yorumlar